Ne zaman hazırlanmalıyız?
Sıkışık piyasada neler yapılacağına dair araştırmalar devam ediyor. Eğitimlerde sürekli olarak vurguladığımız husus maalesef göz ardı edilmektedir. Sanki hiç sıkıntılar olmayacakmış gibi davranma eğilimi oldukça yüksek.
Oysa 1991den itibaren dünya ve biz kendi özel şartlarımız nedeniyle kaygan bir ekonomik zeminde çalışmak zorundayız. Başka bir makalede bu durumu irdeleyebiliriz. Şimdilik bu durumun analizini yapmak biraz daha öncelikli görünmektedir.
Maliyetlerin indirilmesi söz konusu olduğunda işletmeler iki hususu irdelemektedirler. Bunlardan ilki satın alma konusu. Bu doğru bir tercihtir, harcamalar tarafı kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır. Diğeri ise depo ve maliyetleri olmaktadır.
Her iki konuda da söylemlerimiz oldukça açıktır. Bu konular, işler iyi giderken hazırlanmış olmalıydı. Satın alma konusunda, piyasa sıkışıklığı olmayan dönemde hazırlık yapanların şimdilerde bu konuda her hangi bir tedbir almalarına gerek kalmamaktadır. Emniyet stoku ince, sipariş büyüklükleri küçük ve sık sipariş açabilen işletmeler piyasa sıkışıklığından en az etkilenen işletmeler olmaktadır. Yapacakları tek iş, piyasanın çektiği mal miktarı oranında sipariş açmaktan ibaret olmaktadır.
Oysa depo konusunda da bir şeyler yapılmak istenilirse, sıkışıklık durumları işleri karıştırmaktadır. Depo maliyet bileşenleri fazla ve tek boyutlu olarak konunun incelenmesi olanaksızdır. Yukarıda bahsedilen stokların inceltilmesi hususu piyasa sıkışıklığı zamanına bırakılırsa, bu durumda bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Tedarikçiler bu konuda lotların azaltılmasına direnmektedir. Bu husus aşılabilirse, bu durumda depolama alanının büyük kısmının kullanılamaması söz konusu olmaktadır. Bu ise işletmelerimizin yapısal bir sorunu olarak kendisini göstermektedir. Kullanılamayan hacimlerin sonucu, enerji maliyetlerini, rant maliyetlerini, işçilik maliyetlerini, sigorta ve vergi maliyetlerini küçülme oranında azaltmak olanak dahilinde olmadığından, tedbir almak zorlaşmaktadır. İşletmelerimiz hala daha bu konuda dinamik kazanamamaktadırlar.
Tekrar konuya dönecek olursak, slim depo denilebilecek olan depoların tasarlanmasına geçilmesi gerekmektedir. Kapasite doluluk oranları %80-95 arasında hedeflenmeli ve talep artışları stok devir hızı artışıyla dengelenmelidir. Depoların kapasite artışlarına çok hevesli olunmamalı ve kapasite artışları olabildiğince ileri tarihlere ötelenmelidir. Bu tarz hedeflerle çalışıldığında, depoların operasyonlarında aksama olmaması için operasyonlar göz önüne alınarak tasarımlar yapılmalı ve tasarımlar işletmelerin özgün çalışmaları olmalıdır.
Elbette başka çözümler de söz konusu olabilir. Mesela, depo fiziken ortadan kaldırılabilir ve bu hizmet lojistik hizmet firmalarından alınabilir. Bu durumda lojistik hizmet firmaları müthiş bir dinamik ile birim başına maliyetleri sabitleme konusunda görev alabilirler. Bu konunun detayları ileride bir yazımızda irdelenebilir. Esasen eğitimlerde de bu konuyu enine boyuna işlemekteyiz.
Bu konuda önümüzdeki en büyük engel, biz bunu yapamayız psikolojik engelidir. Yapamıyorsak, bu durumda, işimiz şansa kalmış demektir. Bu kabil durumlardan yara bere almadan çıkmak olanaksızdır.
Elbette bu yaklaşımların yapılabilmesi için bazı ön şartların oluşması gerekmektedir. Hem satın alma, hem depo, hem de planlama yönetici ve elemanlarının bu konularda eğitilmiş ve neler yapacaklarının belirlenmiş olması gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerden dolayı, depo ve stoklar ile ilgili yapılacak olanların tümü, piyasa sıkışıklıkları olmadan gündemde olmalı ve bu iş o zaman halledilmelidir. Yoksa panik durumunda, bu kadar pahalı bileşenler ile sıkışıklıkta ilgilenmek genellikle iyi sonuçlar, hedeflenen sonuçlar vermeyecektir.
Sağlık ve sevgiyle kalın
Metin Çavuşlar
Metin Çavuşlar‘dan alıntıdır.